Biraz geriden alırsak, 2012 sonbaharında Weople’ı keşfettim. Weekend People konseptiyle yola çıkan ve insanların en büyük hayallerini, isteklerini dile getirdiği bir platform olan Weople, benim Prag hayalimi gerçekleştirmek için kolları sıvadı.

Gerçekleşmesi pek uzun sürmedi;)
Pronto Tur sponsorluğu ile tarihler belirlendi, otel ve uçak rezervasyoları yapıldı.
Artık herşey hazırdı. Güzel bir yolculuğun ardından, Orta Çağ'dan günümüze kalan dünyanın en güzel şehri Prag'daydım.
2 günü dolu dolu geçirmek için mutlaka görülmesi gereken yerler hakkında önceden kendime bir yol haritası çıkarmıştım. İlk güne Old Town Square'den başladım. Çek dilinde ‘Staromestske namesti’ olarak adlandırılıyor. Şehrin kalbinin attığı bu meydan tarihe adeta tanıklık ediyor. Bu sebeple de turistlerin gözdesi. Etrafındaki tarihi yapılar, renkli binalar, muhteşem kiliseler ve heykeller insanı büyülüyor ve yüzyıllar öncesine götürüyor. Bir tarafında şehrin bir diğer tarihi meydanı olan "Wenceslas Square" bir tarafında da meşhur "Charles Bridge" bulunuyor. Meydanda bulunan değişik tarzlarda inşa edilmiş kiliselerden en görkemlileri; gotik tarzdaki Tyn Kilisesi ve barok tarzdaki St.Nicholas Kilisesi. Meydandaki dikkat çeken diğer yapılar ise Belediye Binası, Goltz Kinsky Sarayı, Franz Kafka’nın yaşadığı ev… Meydanın ortasında bulunan Jan Hus heykeli de oldukça ilginç bir hikayeye sahip. Protestanlığın babası kabul edilen Jan Hus Almanya’da Konstanz şehrinde yakılarak öldürülmüş.
Meydanın büyüsünü arttıran yapılardan bir diğeri de Astronomi Saati. İlk kez 15.yüzyılda inşa edilmiş. II.Dünya Savaşı esnasında Nazi saldırılarıyla neredeyse tamamen yıkılan saatin bir bölümü şehir halkı tarafından kurtarılmaya çalışılmış ve 1948’e kadar tamamen yenilenmiş. Halen çalışan tek astronomi saati olma özelliğinin yanında Ay ve Güneş'in konumu, Güneş'in zodyak burcu ve dönen yıldız haritası gibi verileri de gösteriyor. Bir de Astronomi Saati'nin her saat başı gerçekleşen animasyonunu da izlemenizi tavsiye ederim.
İlk günün akşamında Charles Köprüsünden muhteşem şehir manzarasını ve ışıkların Vlatava Nehri üzerindeki dansını seyretmek için yola koyuldum. Bazı şehirlerin akşamı gündüzünden çok daha güzeldir. İşte Prag da bence bu şehirlerden bir tanesi. Charles Köprüsü Prag’ın en önemli sembollerinden birisi ve Stare Mesto (Eski Kent) ve Mala Strana (Küçük Mahalle) kıyılarını birbirine bağlıyor. Üzerindeki pek çok heykelde gotik sanatının en güzel örneklerini görebilirsiniz.
Ertesi günümü şehri tepeden izlemek için Petrin Hill'e ve meşhur Lennon Wall'a ayırmıştım. Petrin Hill&Observation Tower, Eyfel Kulesinin küçük bir versiyonu denilebilir. Kulenin kendisi 60 m. fakat oldukça yüksek bir tepenin üzerinde olduğu için (Petrin Hill) şehir bütün güzelliğiyle ayaklarınızın altında. Fakat bu manzara için 299 basamağı sabırla ve enerjiyle çıkmanız gerekiyor:)
Petrin Hill‘e ulaşabilmek için ise, ki yaklaşık 318m., fünikülere binebilirsiniz. Taksi de bir alternatif olabilir yada yürüyebilirsiniz eğer ılık bir mevsimde gittiyseniz. Fakat benim önerim hava soğuksa ve biraz adrenalin iyi gelir diyorsanız oldukça sarp Petrin Hill’e fünikülerle çıkmanız olacaktır. Ben kış mevsimine denk geldiğim için yemyeşil manzara, çiçekler ve elma bahçelerinden ziyade bembeyaz bir kar manzarasıyla karşılaştım. Tepede bulunan müzeler de oldukça dikkat çekici. Güneş sistemleri ve kara delik ile ilgili resimler ve bilgiler bulunan müzede teleskop ile gözlem yapabilirsiniz, yine belirteyim bunun için de havanın güzel olmasında fayda var;)
Bir sonraki durak, meşhur John Lennon Wall’du. Nehrin kale tarafındaki duvarda Graffiti’nin en güzel örnekleri sergilenmiş. Seçilebilmesi güç olsa da Lennon’un “barışa” destek mesajına ithafen yazılmış pek çok mesaj var. Gençlerin 1980’lerde başkaldırılarını ifade ettikleri duvarın önünde fotoğraf çektirmek isteyen onlarca kişi oluyor. Duvarın yakınında bir yere konulmuş kalemle siz de istediğiniz mesajı yazabilirsiniz, ama kalemi mesajını yazması için bir başkasına vermek kaydıyla, kalemin elden ele dolaşması bir usül haline gelmiş.
Bunların dışında Komünizm Müzesi, Prague Castle, Karlovy Vary, Dancing House da görülmesi gereken yerlerden bazıları. Aslında 2 güne daha pek çok yer sığdırdım ve anlatacaklarım bu kadarla sınırlı değil elbette ama ben giriş yaptım sadece, gerisi size kalıyor, en güzeli o şehri yaşamak, adım adım, sokakları, kafeleri, restoranları, dükkanları, müzeleriyle…
Prag şehir içi ulaşımın çok kolay ve oldukça ucuz olduğu bir yer. Tramvay ve metro ile istediğiniz her yere kolaylıkla gidebilirsiniz. Relay, Trafika gibi dükkanlardan 24 yada 72 saatlik hem tramvay hem metro için kullanabileceğiniz biletleri bulabilirsiniz. Aç kalma korkunuz hiç olmasın, şahsen tanıdık bildik fast food dükkanları yerine yerel restoran ve kafelerde Çeklere özgü tatlar denemeyi tercih ettim, hiç de pişman olmadım;) Pub ve bar seçeneği de oldukça fazla. George and Dragon British Pub ‘ı tavsiye edebilirim. İlgi alanınıza girerse eğer harika canlı müzik dinleyebileceğiniz ve eğlenebileceğiniz bir yer. Bu arada gitmişken meşhur Çek birası Budweiser Budvar’ı denemeden gelmeyin derim;)